SHERLOCK, 1. SEZON | DİZİ 2



  Bu sezon mükemmel değil de ne? 

  İzlemeyi çoktan bitirmiş olsam da tüm dört sezonun, ilk yorumunu yazmak için sonunda bilgisayar başına oturabiliyorum. Dört sezon arasında, birinci ve ikinci sezon çok keyifliydi; hem hissettirdikleri, karakterlerin yansıtılma biçimi, diyaloglar ve film kalitesi gibi çekilmiş olması ekrana kilitlenmesinizi sağlıyor.

  Şimdi birinci sezona ait bölümlerle ilgili yorumlarımı ayrı olarak paylaşacağım, sonunda da sezonla ilgili genel yorumumu göreceksiniz.

  İyi okumalar...



1. BÖLÜM | A STUDY IN PINK - PEMBE İÇİNDE BİR ARAŞTIRMA





  Açılış sahnesinin, Dr. Watson'ın rüyasından olması ilk izlemeye başladığımda anlam veremediğim ve "Ben doğru şeyi mi izliyorum?" diyerek tekrar dizinin ismini bakmıştım. Normalde dizilerin ilk bölümünde sadece ilerleyişi konusunda bir bilgi edinirken, 90 dakikalık bölümler olduğundan her anını dolu dolu izliyorsunuz.

   Watson askerden yeni dönmüş, o meydanın yarattığı etkilerin izlerini günlük hayatında hissetmeye devam ediyor. Karşısına çıkacakların farkında olmadan, eski bir arkadaşına ev tutmak için birini aradığını söylediğinde Sherlock Holmes ile yolları kesişiyor ve her şey oradan sonra başlıyor.




Böylece iki, birbirini tanımayan insanın -Sherlock yüksek işlevli bir sosyopat fakat konumuz bu değil- yolları 221B Baker Street'te kesişiyor.

   John'la eve yeni giriş yaptıktan biraz sonra Sherlock'a çözülemeyen bir olayı sunan bir polis onu arıyor. Sherlock, olayları çözmek için yanında birini istediğine karar verip John'u yanına alıyor ve tam bu noktada ikisi arasındaki ilişki çözülmeyen bir bağın düğümleri haline geliyor.


  Greg de tabii ki sezon boyunca vakaları Sherlock'a teslim edip, onun çözmesini beklemekten başka bir şey yapmıyor.

  Pembeler içinde yerde yatan bir kadının, hap alarak intihar ettiği düşünülürken Sherlock bariz bir şeymiş gibi bunun bir cinayet olduğunu söylediğinde herkes şaşırmıştı. Bulduğu her detayı açıklarken, John'un tepkileri ise Sherlock'la aynı yüz ifadesini takınmama neden olmuştu. 






 Mükemmel.




Sherlock'un İç Sesi: 
Tab2 boşuna bu kadar IQ yapmadık.


Sherlock istediği tüm bilgileri aldıkan sonra hızla odadan çıkarken, "Elimizde bir seri katil var, seri katillere bayılırım!" diye merdivenlerden inip tek başına araştırmak için John'u kafası karışmış bir şekilde yalnız bıraktı.

  John asla hiçbir şey olmadan eve gidemezdi, bu yüzden Sherlock'un baş düşmanı tarafından kaçırılması gerekiyordu... Mycroft yani Sherlock'un abisiyle neden böyle adlandırdıkları bir ilişkileri olduğunu da sonraki bölümlerde öğreniyoruz.


  Bölüm boyunca verilen detaylar, büyeyerek seri katilin bir taksici olduğu yönüne gidiyor ve işler ilginçleşiyor. Sherlock dizisi, detaylara önem veren bir dizi ve seyircinin tamamen odaklanmasını istiyor.


  Sherlock'la birlikte davadaki kayıp detayları çekip çıkarırken, keyif alıyorsunuz. Ayrıca gizem/polisiye kategorisine ait eserleri sevmeyen kişileri bile içine çekiyor.


  Sherlock bölümlerde sık sık John'la birlikte yemek yemeye gitse de, karşısında Watson tıkınırken etraftan gözlerini asla ayırmıyor.





  Gittikleri ilk restoranda, John'u taksi kovalaması için kullandığı bastondan ayrılmasına neden olarak ruhsal nedenleri olan hastalığını da arka planı itmesini sağlıyor. 

  Sherlock öyle bir parkur ustası ki, evlerin çatılarından rahatlıkla atlıyor ve taksilerin önüne duracaklarını bilerek atlıyor. 




  Bavulda olmayan telefonu bulan Sherlock, seri katil olduğunu öğrendiğimiz taksicinin aracına bindiğinde John yeniden geride kalıyor. Sherlock oyunu oynamak için adamı takip ederken ölme riskini alıyor ve gizeme olan tutkusuna kapılıyor. 


  Beklenmedik taksici, Sherlock'un önüne diğer ölenleri nasıl ölüme sürüklediğini anlatan iki hap şişesi koyuyor. Taksicinin karşısında oturan kişinin de, iki kutudan hangisinde zehirli ve hangisinde zehirsiz hapın olduğunu bulması gerekiyor. 


  Fakat hangisi olduğuna karar vermeden önce taksici bir hamle yapıyor, hamle üzerinden kişinin yola çıkmasını istiyor.

  Sherlock sıranın kendisinde olduğunu söylüyor. Sadece taksiye binerek edindiği bilgileri, daha doğrusu adamın yıllar süren geçmişini ortaya çıkarıyor. Önündeki hap kutularını seçmeyi reddettiğinde ise taksici onu, arabadan indirmek için diğerlerine kullandığı tabancayla vurmakla tehtid ediyor.


  Sherlock silah seçeneğinde karar kılıyor. 




Sherlock: "Silahı alayım lütfen."
Taksici: "Emin misin?"
Sherlock: "Kesinlikle, silah."

  Taksici alnına doğrultuyor ve...



  Yalnızca küçük bir alev çıkaran silahın, mermi dolu olmadığını görüyoruz. Sherlock, doğrultulan silahın gerçek olmadığını karanlık bir gecenin ortasında görmesine rağmen anlayabiliyor.


  Katil de hapların hangisinin zararsız olduğuna dair bir düşüncen yok mu, tahmin etmek istemez misin diyerek Sherlock'u kutulardan birini seçmeye zorladığında, John karşı binadan ıskalamadan katili vuruyor.


  Adam ölürken de, Sherlock hangisinin zararsız olduğunu sorarken bir cevap alamıyor sonrasında elinde üzerinden yola çıkacağı bir isim kalıyor: Moriarty.


  Olay çözümlendiğinde, polisler Sherlock'u alıyorlar. Ambulansın arkasında sırtına bir battaniye koyarak, "Sen şoktasın ve bu da şok battaniyen." demişlerdi. Bu sahnede fazlasıyla sırıtmıştım.





  Bir de ben birinci sezonu iki defa izlediğimden dolayı, ikinci izleyişimde olaylar bilsem de gülmeyi sürdürmüştüm. Sherlock'un tepkileri efsane çünkü.


  Greg olay hakkında bilgi almak için Sherlock'la konuşurken, Sherlock vurmuş olabilecek kişinin detaylarını birer birer söylüyor ardından bunun John olduğunu anladığında susuyor ve yeniden gülmeme neden olan bir sahne ortaya çıkıyor.





Şoktayım. Bak, bir battaniyem var!


  Bu repliğin öncesinde de, söylediklerini boş vermesini söylüyordu yanlış hatırlamıyorsam.

  John'un yanına gittiğindeyse battaniyeyi atıyor, sakin bir şekilde John'un kusursuz nişanından söz ediyorlar ve yeniden gülümseten bir sahne geliyor.



Sherlock: "Kıkırdayamayız, burası olay mahali."
(Kıkırdadılar.)


  Bölümden bir başka replik:
  Sherlock: "Bağlanmıyorsun. Benim gibi. Peki. Güzel." 

  İlk bölümden aralarındaki ilişkinin temelini atmakta, yazarlar çok başarılıydı bence. Karakterlerinin özlerini sergilerken farklılıklarına rağmen birbirini çekmelerinin nedenlerini bu bölümde açık bir şekilde gördüğümüzü düşünüyorum.

 İlk bölüm bile izlemeye devam etmeniz için bir sebep.




2. BÖLÜM | THE BLIND BANKER - KÖR BANKACI




    Çin harflerini bilmek hayatınızın neresinde yer alacak sorusunun cevabını, Sherlock'un bu bölümde üstlendiği gizemde alıyoruz.

      İlk başta müzede çalışan, Çinli bir kızın çaydanlıklarla eski bir sanatı sergilediğini görüyoruz. Gece olup müzeden çıkacağı saat geldiğinde ise, içerideki heykellerden birinin üzerini açıp gördüğü şeye ağzı açıp bir şekilde bakarken sahne değişikliği yaşanıyor. 


  Sherlock ve John, Sherlock'un bir bankanın sahibi olan eski üniversite arkadaşı tarafından çağrılıyorlar. Adamın saatine bakarak yurt dışındaki işlerinden bahsediyor ve arkadaşı Sherlock'un yeteneğiyle dalga geçtiğinde o da bunları sekreterinden öğrendiğini söyleyerek, gıcıklığını ortaya koyuyor.





Sherlock'un İç Sesi: 
Seni aptal, fani insan.


  İşinde yeni bir araştırmacı Sherlock'la birlikte bir olayı çözerken her detaydan değil de, orada sevdiğim bir sözünü paylaşacağım uzun uzun anlatmak yerine.





"Yanlış. Bazı gerçekler için olası bir açıklama."






"Hoşuna giden bir çözümün var ama onunla uyuşmayan herhangi bir şeyi görmezden gelmeyi seçiyorsun."





  Bölümün ilerleyen kısımlarında, Su Lin'in bir mafyanın üyesi olduğunu ve beş yıldır onlardan kaçarak bir hayat yaşamaya çalıştığını görüyoruz. Müzeye her gece kızın gittiğini fark eden Sherlock ve John onu bulmuşlar, ardından müzede öldürülmüştü. Fakat ölmeden önce, duvardaki graffitiyi çözmeyi de ihmal etmemişti.


  Watson her bulduğu kadınla şansını denerken, Çin mafyasının işin içinde olduğu bir olaya da onu karıştırmaktan geri kalmıyor.




  Sherlock da, John'un istediği yerde bir randevu ayarlamasını sağlıyor ve böylece işler karışıyor.

  



  Kitaplardan kelimeleri araştırırken Sherlock, kaçırılmış John'un izlerini buluyor. John'da Sherlock'un kimliği yüzünden kaçırılmıştı ve John'un çıktığı kadın da esir tutuluyordu.


  Çin mafyasının başındaki kadının ise, Moriarty ile konuştuğunu görüyoruz...

  Mafyanın olayını çözdükten sonra, bölümün sonunda ofise geri dönüyoruz. Sherlock bunun ardından, öldürülmüş adamın ofiste ilişkisi olduğu kadının saçında, 9 milyon pound değerinde bir toka olduğunu söylemeye gidiyor. 


  Adam çalma alışkanlığını bırakmasa da, bu tokanın değerini bilmiyordu ve kadına yakışacağı düşüncesiyle vermişti. Kadının öyle bir şok tepkisi var ki, sırıtmamak elde değil gerçekten.








3. BÖLÜM | THE GREAT GAME - BÜYÜK OYUN 





  Bu bölümdeki sahneleri yorumlamadan önce, başlangıç kısmına değinmek istiyorum. Bölümün sonuna kadar Moriarty'nin oynadığı oyunu çözmek bir yana, bu sahneyi diğer sezonlara göre değerlendirebiliriz. 


  Bu sahnede, John'un gelecekte eşi olacak Mary'nin sahte ölümünden bahsediliyor olabilir. Bıçaklanan Karen'dı ve kronolojik sıraya uyuyor, bu bölüm 2010'da çıkmıştı. Üçüncü sezonun ilk bölümü "The Empty Hearse" ise 2014 yılındaydı.


  Küçük yaşlardaki bir çocuğun aklına , havuzun olduğu bir yerde ayakkabıları bulunmayan gencin ölüm kazınmış. Sherlock bütün bunları hazırlayarak, bilinmeyen bir oyuncunun hamlelerini tespit ederek onu durdurmanın ilk adımını atıyor.

   Mycroft, Sherlock'a bir davayla gelmeden sıkıntıdan patladığından yakınırken duvara neler yapıyor...


    John'la birlikte evde otururken, Sherlock'a sorduğu soru ise onun bir kedi gibi arkasını dönerek somurtmasına neden oluyor. 


Sherlock'un İç Sesi: 
Tamam, Güneş Sistemini bilmiyorum çünkü beynimden sildim. 
Beni rahat bırak John.

  Sezonların hepsi bittikten sonra, geri dönüp hatırladığınızda anıları canlandıran bir sahne bence. Sosyal medya platformlarında denk geldiğimde hâlâ gülerim. Güneş Sistemi'ni bilmiyor oluşuna daha sonra tekrar döneceğim.

  Sherlock ölen çocuğun ayakkabıları aldığında, John ile onları incelemeye gidiyorlar. Burada Molly'nin gelişinin doğal olmasının yanında, yeni bir karakter de ona eşlik ediyor. 


   Ve odaya, Molly'nin yeni erkek arkadaşı giriyor. Sherlock işinden bir anda kafasını kaldırıp incelemesini yapıyor ve yeniden işine dönüyor. Molly elinden geldiğince mutlu davranarak Sherlock'a ondan bahsederken o, yere bir tabağı düşürüyor ardından gizlice numarasını bırakıyor.

   Elinden geldiğince düşünceli davranarak, Jim odadan çıkana kadar bekliyor ve gerçek olduğunu düşündüğü şeyleri Molly'e söylüyor. Jim, beklenmedik bir şekilde araya sızdı ve kimse aslında nelerin peşinde olduğunu göremedi.

   İnsanlara patlayıcılara dolu bir ceket giydirerek Sherlock'u yönlendiren Moriarty sonunda başka birini hedef alıyor: John Watson. 



  Molly'nin erkek arkadaşının Moriarty ya da Jim Moriarty olacağını tahmin edeniniz oldu mu? 



(Kimse bana ulaşamaycak.. ve kimse de ulaşamayacak.)


  Moriarty, John'u rehin aldıktan sonra işler dönüyor ve dengeler hızla değişiyor. Jim bütün bu olaydan sıkıldığını söyleyerek havuzun olduğu alandan çıkıp Sherlock ve John'u yalnız bırakıyor. Sherlock ise Moriarty'nin gelişiyle, içinde bulundukları oyunun saat çarkları gibi değiştiğini fark ediyor.



1. SEZON - GENEL YORUM


  Birinci sezon bittiğinde hislerimi en iyi anlatan GIF'lerden biri. İlk sezondaki detayları ve katmanlar oluşturarak sonuca bağlanma biçimini çok beğenmiştim.


 Bu sezonu iki kere izlsem de sıkılmadım ve yeni bir şeyler yakalama isteğiyle iyice odaklandım.

 Tüm sezonların yorumlarını girdiğim zaman, yukarıda bahsettiğim gibi bazı detaylarla ilgili kendi teorilerimi yazacağım çünkü Sherlock özel yeri olan dizilerden biri benim için. Olabildiğince yazdığım şeyleri uzun tutmaya çalışacağım bu seri hakkında.

 Kitap serisini de tamamladığımda onu da yorumlayacak, önceki uyarlamalarıyla ilgili düşüncelerimden, dizi ve filmden hangisini tercih ettiğimden bahsedeceğim.


  Umuyorum ki sahneleri gördükçe, izlemeyenlerin izleme isteği canlanmıştır. Bu seriyi izleyen herkese iyi seyirler diliyor, yakaladığınız detayları yorumlarda paylaşmanızı rica ediyorum.



1 yorum:

  1. Bence ilk uzattığı doğruydu çünkü satranç ve iyi kötüden bahsetti ve beyaz her zaman iyiyi kötü siyahtır ve satrançta ilk beyazlar başlar bu yüzden uzattığı hap doğruydu bence

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.